Hızır Aleyhisselam’ın Öğrettiği Dua
Hızır Aleyhisselam’ın Öğrettiği Dua
Gürz bin Vebre ( radıyallahü anh )
anlattı:
Bize, Şamlı olan bir arkadaşım geldi ve bir hediye getirdi. “Bu hediyemi kabûl
et. Çünkü değerli bir hediyedir” dedi. Ben de; “Kardeşim, bu hediyeyi sana kim
verdi?” diye sordum, dedi ki: “Bunu bana İbrâhim Temî ( radıyallahü anh )
verdi. İbrâhim Temî bana şöyle anlattı: “Birgün Kâ’be-i muazzamanın yanında
oturuyordum. Cenâb-ı Hakkı zikr ile meşgûldüm. Yanıma bir kimse geldi. Selâm
verdi ve sağ tarafıma oturdu. Şimdiye kadar onun kadar heybetli, elbiseleri
bembeyaz ve kokusu güzel olan hiçbir kimse görmedim. Dedim ki: “Ey Allahü
teâlânın kulu! Kimsiniz?” Bana; “Sana selâm vermek ve seninle cenâb-ı Hakkın
muhabbeti hakkında konuşmak üzere geldim. Yanımda da bir hediyem var. İster
misin onu sana vereyim?” dedi. Ben de; “O hediye nedir?” diye sordum. “Bu
müsebbiât’tır ki, hergün güneş doğmadan ve batmadan evvel okumalısın.
Onlar;
Fâtiha, Âyet-el-Kürsî, Kâfirûn, İhlâs,
Felâk ve Nâs
sûreleridir. Arkasından da; Sübhânallahi velhamdülillahi velâ ilahe
illallahü vallahü ekber, Allahümme salli ve sellim alâ Muhammedin ve alâ âlihi
ve eshâbihi ve alâ sâir-il-enbiyâi vel-mürselîn. Allahüm-magfir lî ve
li-vâlideyye veli-cemî’ıl-mü’minîne vel-mü’minât vel-müslimîne vel-müslimât
el-ehyâi minhüm vel-emvât, bi-rahmetike yâ Erhamerrâhimîn, Allahümme-f’al bî ve
bihim, acilen ve acilen fid-dünyâ ved-dîn vel-âhıreti, mâ ente lehü ehlün velâ
tef’al bina ve bihim yâ Mevlânâ mâ nahnü lehü ehlün inneke Gafûrun Halîm,
Cevâdün Kerîm, Raûfün Rahim.
Bunların her birini yedi defa
okumalısın.
” Ona sordum: “Bu hediyeyi sana kim
verdi?” O da; “Muhammed aleyhisselâm verdi” dedi. Ben tekrar; “Bunun sevâbından
ve faziletinden bana haber ver” dedim.
Dedi ki: “Sen, Muhammed aleyhisselâm ile
görüştüğün zaman O sana haber verir!” Artık bu anlatılanlara uyarak, hergün
okumağa başladım. Bir gece rü’yâda melekleri gördüm. Beni alıp Cennete
götürdüler. Orada çok büyük makamlar gördüm. Meleklere; “Bu gördüğüm makamlar
kimindir?” diye sordum. Melekler; “Bu makamlar senin gibi amel eden
kimselerindir” dediler. Sonra bana Cennetin meyvalarından yedirdiler,
içeceklerinden içirdiler. O sırada Resûlullah efendimizin ( aleyhisselâm ) geldiğini
gördüm. Beraberinde yetmiş saf nebi ile yetmiş saf melek vardı. Her saf doğu
ile batının arası kadardı. Sonra Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm ) bana
selâm verdi ve müsâfeha etti. Ben de; “Yâ Resûlallah! Bu hadîs-i şerîfinizi,
bana Hızır aleyhisselâm senden işittim, diye haber verdi” dedim. Peygamberimiz
( aleyhisselâm ) üç defa; “Hızır doğru söylemiştir. Hızır ne söylemiş ise o
hakîkattir. Çünkü o, yeryüzünün en âlimi, ebdâl denilen evliyâ taifesinin reîsi
ve Hak teâlânın ordusunda bir neferdir” buyurdu. Bunun üzerine; “Yâ Resûlallah!
Bu fiili yapan herkese herşey verilir mi?” diye suâl eyledim. Buyurdu ki: “Allahü
teâlâ onun büyük günahlarını affeder. Gadabını ondan kaldırır. Sol omuzunda
bulunan meleklere, bir yıl onun günahlarını yazmamalarını emreder. Bununla
ancak Allahü teâlânın saâdetli olarak yarattığı kimseler amel eder. Hak
teâlânın şaki olarak yarattığı kimseler bununla amel etmez.”
Kaynak :
İslam Alimleri Ansiklopedisi Cild 12
Sayfa 289
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum Yapabilirsiniz.